- a) Basit Fatura (Adi fatura). 2
- b) Komisyoncu aracılığı ile alış ve satış faturası 2
- c) İade Faturası 3
- d) İrsaliye Faturası 3
- e) Tasdikli Fatura. 3
- f) Geçici Fatura-Kesin Fatura. 3
- g) Kapalı ve açık fatura. 4
- h) Proforma fatura. 4
- i) Sahte Fatura. 5
3) VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE FATURA YERİNE GEÇEN BELGELER 5
4) FATURANIN HUKUKİ MAHİYETİ 6
5) TÜRK TİCARET KANUNUNA GÖRE FATURANIN KAPSAMI VE ŞEKLİ 6
6) FATURADA VADE FARKI VEYA FAİZ İŞLETİLMESİ …………………………………………………………………………7
7) FATURANIN DELİL OLMA KUVVETİ 7
8) FATURAYA İLİŞKİN KARİNELER. 8
9) FATURAYA İLİŞKİN KARİNENİN SİHHAT ŞARTLARI ………………………………………………………………………10
10) FATURANIN BORÇ İLİŞKİSİNİ DOĞURMASI 10
- a) Borç ilişkisinde ispat yükü konusunda faturanın önemi 11
- b) Faturanın yazılır bir sözleşmeye dayanmaması halinde ispat yükü 12
- c) Tarafların faturanın içeriğindeki tartışmayı ispat edeceği vasıtalar 13
11) FATURANIN GEÇERLİK ŞARTLARI 14
12) FATURANIN MUHATABA GÖNDERİLMESİ 14
13) FATURAYA İTİRAZ OLUNMAMASI 15
14) FATURAYA İTİRAZ ETME SÜRESİ 17
15) FATURA SÖZLEŞMENİN YAPILDIĞININ DELİLİDİR. 20
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamış olmasına karşın 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 229. maddesinde bir tanımlama mevcuttur. Maddeye göre fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla fatura ticari ilişkilerde kullanılan bir belge olarak karşımıza çıkmaktadır. Tacir işletmesi ile ilgili belgeleri saklamak zorundadır (TTK m.64). Her tacir defter kayıtlarına dayandırdığı belgeleri 10 yıl saklamakla yükümlüdür. Bu on yıl son kaydın yapıldığı tarihten itibaren başlamaktadır.
Fatura; bir taraftan ticari ilişkiler açısından kayıtların tespitine, diğer yandan taraflar arasından akdin ve vergi kayıtlarının ispatına yarayan bir belgedir. Ticaret hukukunda işletme bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya menfaat temin etmiş ise karşı taraftan fatura düzenlemesini istemektir. Düzenlenen faturanın içeriği doğru değil ise, kişi faturayı aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde faturaya itiraz etmelidir. 8 günlük sürede herhangi bir itirazda bulunmaz ise, bu halde faturanın münderecatını kabul etmiş sayılmaktadır. (TTK m.21) Faturanın TTK 1525.maddesi gereğince elektronik ortamda düzenlenmesi kabul görmektedir.
Fatura, bir ticari işletme ile ilgili olarak tacirin;
– Bir mal satması,
– Bir mal üretmesi,
– Bir iş görmesi,
– Bir menfaat sağlaması durumunda karşı tarafa vermesi gereken ve bedeli ödenmiş ise karşı tarafın talebi üzerine bedelinin ödendiğini kayıt altına alınan bir belgedir. Bir faturanın düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir ticari alım satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmelerin var olması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda yer almamasına karşın uygulamada faturanın çeşitliliği mevcuttur.
Basit fatura peşin olarak yapılan alışverişlerde düzenlenen bir belgedir. Fatura çeşitleri içerisinde en çok kullanılan fatura basit faturadır.
Komisyoncular tarafından alım veya satımda kullanılan bir fatura çeşididir. Bu fatura alım satım konusunun tüm içeriğini, bedelini ve komisyon ücretini belirten bir belgedir.
İade faturasının esas anlamda bir fatura olmadığı ve ancak bir belge niteliği olarak kabul gördüğü bilinmektedir. Düzenlenen bu belge, işlemi yapan şahıs tarafından gönderilen faturanın tamamen veya kısmen doğru olmadığını belirten ve bu itirazın muhasebeleştirilmesine yarayan bir fatura şeklidir.
Sevk irsaliyesi olarak da kabul edilen bu belge ticari emtianın bir yerden başka bir yere nakli için Vergi Usul Kanunu gereğince düzenlenmesinin istendiği bir belgedir. İrsaliye faturası düzenlenirken; müşterinin adı, adresi, vergi dairesi ve hesap numaralarının yazılması zorunludur. Bu belge malın teslim edildiğine dair bir belge niteliğidir.
Alıcı ve satıcının farklı ülkelerde olması durumunda düzenlenecek faturadır.
Siparişi verilmiş anca henüz ürün teslim edilmemiş ise geçici fatura düzenlenir. Eğer mal teslim edilmiş ise düzenlenecek fatura kesin fatura olarak düzenlenir.
Kapalı ve açık fatura yasadan değil, ticari örf ve adetten kaynaklanan bir fatura çeşididir. Bu fatura çeşidindeki amaç, peşin veya veresiye satışların birbirinden ayrılmasıdır. Fatura bedelinin altına iki çizgi çizilmiş ise bu, bedelinin ödendiğini göstermektedir.
Kapalı Fatura, fatura altına pul yapıştırılarak imza edilmesi şeklindedir. Açık Fatura ise düzenlenen faturada pulun üst kısma yapıştırılması ve imza atılması şeklindedir.
Yargıtay 15. ve 11. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında açık faturanın bedelinin ödenmemiş olduğu, faturanın kapalı fatura olarak düzenlenmesi halinde bedelinin ödendiği kabul edilmektedir.[1]
Proforma fatura, fatura olarak adlandırılmakla birlikte hukuki anlamda fatura olarak kabul görmemektedir.
Bahsi geçen bu belgenin düzenlenmesindeki amaç bir malın satılmadan önce malın fiyat ve özelliğini göstermek ve taraflar arasında ticari akdi belgelemektir. Proforma fatura bilgi amaçlı olarak bir nevi teklif anlamını içeren bir faturadır.
Piyasada daha çok naylon fatura olarak tanımlanmaktadır. Bu fatura taraflar arasında herhangi bir borç ilişkisi olmadan tamamıyla gerçeğe aykırı olarak düzenlenmektedir. Son zamanlarda bu tür faturalar piyasada sıkça kullanılmaktadır. Bu fatura düzenlenirken gerçek faturaymış gibi hukuki sonuç doğurması amacı güdülmektedir. Faturanın hukuki sonuç doğurması için gerçek bir faturanın tüm şartlarını taşımış olması gerekmektedir. Ancak faturanın sahte olduğu kanıtlanıncaya kadar gerçek bir faturaymış hukuki sonuç doğurmaya devam edecektir.
Faturanın sahteliği konusunda bir ihtilaf ortaya çıkarsa, bunu tevsik edebilecek olan belgelere bakılmalıdır. Bu belgeler; sevk irsaliyesi, tartı fişi, sayım evrakları, ambar giriş ve çıkışı, imalata sevk, nakliye faturası, sigorta poliçesi, kasa ve banka ödeme belgesi, havale belgesi, çek veya bono gibi belgelerdir.
Her tacir ticari defter tutmak ve belgelerini bu defterlerine işlemek zorundadır. Ticari mevzuatta kabul görmeyip vergi mevzuatına göre kabul gören ticari örf ve adete göre olağan olmayan müteferrik, vesika teminine imkân olmayan ve götürü vergilendirmede tespit edilen giderler fatura gibi işlem görmektedir. Bunlar; perakende satış fişi, gider pusulası, müstahsil makbuzları, serbest meslek makbuzları, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ve ücret bordolarıdır.
Yasada faturanın hukuki mahiyeti açıklanmamaktadır. Bir kimsenin düzenlenmiş olduğu fatura kendi lehine delil sayılmamaktadır. Ancak bu faturayı alan kişi aldığı tarihte itibaren 8 gün içerisinde bu faturaya itiraz etmez ve faturayı ticari defterlerine işlemiş ise düzenleyen kişinin lehine delil olarak değerlendirilebilecektir. Faturanın, vergi mükelleflerinin ticari defterlerine işleyeceği bir kayıtla gerçekliği kanıtlanabilecektir.
TTK’da göre faturanın bir tanımı olmadığı gibi, faturanın şekli ve kapsamı ile ilgili bir düzenleme de yoktur. Ancak faturada;
– Faturayı düzenleyen tacirin ticaret unvanı ve imzası,
– Faturayı alanın tacir ise ticaret unvanı,
– Tanzim tarihi,
– Satılan veya üretilen malın veya menfaatin nevi miktarı, fiyatı ve tutarı,
– Talep halinde bedelin ödendiğine dair kayıt,
– Borçlunun temerrüdü varsa çekilen ihtar metninde bulunması gereken bilgiler yer almaktadır.
Eğer taraflar arasında akdedilen sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise alıcı-satıcı borçlarının aynı anda yerine getirilmesi bir kuraldır. Sözleşmede buna ilişkin herhangi bir hüküm yok ise genel kurala göre, satılan malın alıcıya teslim edilmesi veya zilyetliğin alıcıya geçmesi halinde satış bedelinin o anda ödenmesi gerekmektedir. Eğer bu bedel o an ödenmemiş ise ve temerrüde düşülmüş ise bu halde bu bedele faiz işletilmesi kuraldır. Eğer taksit ödemeleri veya ödeme için bir vade belirlenmiş ise bu halde faizin işletilmesi mümkün değildir.
Fatura, bir sözleşme olmayıp, borcun ifasını gösteren bir belgedir. Fatura verilmesi; bir malın alınması veya imal edilmesi, bir işin görülmesi yahut bir menfaat temin edilmesi gibi bir akdin yani muteber bir borç ilişkisinin varlığı şartına bağlıdır.[2] Kural olarak faturanın delil olabilmesi için belirli şartlar yerine getirilmiş olması lazımdır. TTK’nın 21. maddesine göre düzenlenen ve karşı tarafa gönderilen faturaya, karşı tarafın faturayı aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itiraz etmemesi ve ticari defterlerine kaydetmesi durumunda fatura delil olma niteliğini kazanmış olacaktır. 8 günlük sürede bu faturaya itiraz edilmesi durumunda, faturayı düzenleyen tarafın faturada yer alan mal ve hizmetleri yerine getirdiğini kanıtlaması gerekmektedir. Bu durumda HMK’da yer alan ispat hükümleri ile faturanın birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. HMK’da yer alan ve hâkimi bağlayan kesin deliller; ikrar (HMK m.188), noter belge ve senetleri (HMK m.204), senet (HMK m.200 vd.), yemin (HMK m.225 vd.), ticari defterler (HMK m.222), kesin hükümdür (HMK m.303). Tanık (HMK m.240 vd.), bilirkişi incelemesi (HMK m.226), keşif (HMK m.288 vd.), uzman görüşü (HMK m.293) ise takdiri değillerdir. Bu deliller hâkimin serbest bir şekilde değerlendireceği delillerdir.
Yazılı deliller kapsamında faturan düzenleyen aleyhine delil olarak kabul görmektedir. İspat açısından senet hükmünde olduğu gibi kesin delil niteliği de taşımaktadır. TTK’nın 21. maddesi çerçevesinde düzenlenen fatura, adına tanzim edilen tacirin de hem leh hem de aleyhine yazılı delil olarak değerlendirilmektedir. Bir başka deyişle her iki taraf açısından da bir başka yazılı delil ile faturanın aksinin ispatı mümkündür.
TTK’nın 21. maddesi hükmüne göre; bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa içeriğini kabul etmiş sayılır. Faturayı alan tarafça yasal süre içerisinde itiraz edilmiş ise, faturadaki hususların doğruluğunun faturayı tanzim eden tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Eğer faturaya süresi içerisinde itiraz edilmez ise, artık faturayı tanzim eden tacirin vesikanın doğruluğunu ispat etmek zorunda kalmayacaktır. Bu durumda faturanın doğru olmadığını iddia eden kimse aksini kanıtlamak zorundadır. Ancak sözleşmesi olmayan işlerde faturaya itiraz edilmemiş olması bağlayıcı değildir.[3]
Türk Medeni Kanun’un 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkının dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklindedir. TTK m.21/1’de faturayı düzenleyen tarafa, TTK m.21/2’de ise faturayı alan tarafın fatura içeriğinin lehine olması konusunda ispat karinesi yer almaktadır. Fatura hakkındaki bu karineler, kesin karine olarak kabul edilmeyip, TMK’nın 6. maddesinde açıklandığı üzere aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan bir karine olmaktadır.
TTK’nın 21. maddesine göre fatura birtakım şartları ihtiva etmesi halinde geçerli kabul edilmektedir. TTK’nın 21. maddesinde yer alan 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz edilmesi veya edilmemesi konusu faturanın hangi taraf açısından delil niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Fatura kural olarak bir borç ilişkisinin varlığını kanıtlamamaktadır. Faturayı düzenleyen ile faturayı alan taraf arasında geçerli bir borç ilişkisi yoksa faturanın hukuki bir sonuç doğurması söz konusu değildir. Geçersiz bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturanın hukuki bir sonuç doğurması mümkün değildir. Başka bir deyişle TTK’nın 21. maddesinde yer alan 8 günlük süre içerisinde faturaya itiraz edilmemiş olsa dahi geçerli olmayan bir sözleşme geçerli hale gelmez.[4] Faturayı alan şahsı borç altına sokabilmesi için borç doğuran hukuki bir sözleşmenin bulunması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararında; “… bir faturanın onu teslim alan kimseyi borç altına sokabilmesi için her şeyden önce taraflar arasında bir sözleşme veya sözleşmeden kaynaklı bir borç ilişkisinin olması gerekmektedir…” denilmektedir. Eğer faturanın yazılı bir sözleşmeye dayanıyorsa ve faturayı alan sözleşmeyi kabul etmiyorsa faturayı düzenleyen faturayı düzenleyen aralarında geçerli bir sözleşme olduğunu ispatla mükelleftir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1986/899 Esas ve 1986/1135 karar sayılı ilamı; “…karşı taraf akdi ilişkiyi inkâr ettiği, takdirde, faturanın tebliğ edilmiş olması, malın teslim edilmediğinin kanıtı olamaz. Davacının önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir…” şeklindedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1978/11-1147 Esas ve 1980/1418 Karar sayılı ilamında; “…faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafça tebliğinden itibaren 8 gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olmasına bağlıdır. Bunun içinde öncelikle taraflar arasında bir sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir…” denilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2008/3-175 Esas ve 2008/202 Karar sayılı ilamı; “…Faturayı alan kimsenin, aldıktan sekiz gün içinde itirazda bulunmaması sonucu faturanın, taraflar arasındaki yazılı sözleşme şartının değiştirmemesi gerekir…” şeklindedir.
Faturaya itiraz edilmemiş olsa dahi taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin bulunup bulunulmadığının araştırılması gereklidir. Satılan malın fiyatını, miktarını, çeşidi ve teslimi konusunda fatura ile sözleşme arasındaki problemin çözümünde önce yazılı sözleşmeye göre çözüm sağlanmaktadır.
Eğer taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoksa ve faturayı teslim alan şahıs yasal sürede itiraz etmiş ise faturayı düzenleyen taraf faturada yer alan malı teslim ettiğini yahut hizmeti verdiğini ispatla yükümlüdür. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmemiş olması tek başına borcun doğumu için yeterli değildir. Bu durumda faturayı düzenleyenin malı teslim ettiğini veya gönderdiğini ispat etmesi gerekecektir.
Yargıtay 11. ve 15. Hukuk Dairesine göre; akdi ilişkinin kanıtlanmadığı sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davayı bağlayıcı bir yanı yoktur. Faturayı alan faturada belirtilen malların kendisine teslim edilmediğini ileri sürmesi halinde faturayı düzenleyen taraf mallarını teslim ettiğini yazılı bir belge ile kanıtlaması gerekir.
Taraflar arasında sözleşme bulunmasa ve 8 gün içerisinde faturaya itiraz edilmemiş olsa dahi TTK m.21’e göre bu durum faturanın içeriğinin kabul edildiği anlamını taşımamalıdır. Bu durumda faturaya düzenleyen tarafın malların faturayı alana teslim edildiğini kanıtlaması gerekir. Herhangi yazılı bir sözleşme olmaksızın sadece fatura düzenlenmiş ise, faturayı düzenleyen tarafın faturada yer alan açıklamaları yerine getirdiğini ispatlaması gerekir.[5] Eğer faturayı alan taraf bu faturaya itiraz etmiş ise sözleşmenin varlığını kabul etmiş sayılır.[6] Fatura ticari defterlere kayıt edilmemesi durumunda faturayı düzenleyen tarafın alacağını ispatlaması gerekir.[7]
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1986/899-1135 sayılı kararında davacı tarafın önce akdin yapıldığını kanıtlanası gerektiğini ifade etmektedir. Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2008/3-175 Esas ve 2008/202 Karar sayılı kararında da benzer bir durum vardır.
HMK m. 200’de miktar ve değeri 4.480,00-TL aşan hukuki işlemlerin ancak senetle veya yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği ifade edilmiştir. Karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık deliline başvurabilir. Bunun dışında farklı kesin deliller olan ikrar, yemin ve kesin hükümle de ispat mümkündür. Faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura, faturayı düzenleyen açısından artık yazılı delil niteliği taşımaktadır. Faturayı alan tarafın TTK’nın 21/2 ve TTK’nın 18/2 maddeleri uyarınca faturaya süresinde itiraz etmesi gerekirdi.
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın şekli konusunda bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak fatura; faturayı düzenleyen tacirin unvanı ve imzası, faturayı alacak tarafın ticari unvanı, faturanın tanzim tarihi, satılan veya üretilen mal veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, talep halinde bedeli ödendiğine dair kayıt içermelidir. Bu kayıtların varlığı halinde bu belge fatura olarak kabul edilmektedir.
TTK’nın 21/2 hükmüne göre faturanın karşı tarafa gönderilmiş olması halinde gönderildiğine dair bir onayın alınması gereklidir. Karşı tarafa gönderilmeyen fatura tek taraflı bir belgedir. Faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesi TTK m. 18/3 hükmü gereğince kanıtlanabilmektedir. Bunun dışında karşı tarafa yemin teklifi yapılabilir. Ancak bu konuda tanık dinlenmesi mümkün değildir.
Fatura elden teslim edilmiş ise, karşı tarafın faturayı aldığına dair beyan ve imzasının alınması gereklidir. Kargo ile gönderilen faturada ise kargo alındı belgesine faturanın tarihi ve seri numarası yazılması gerekir. Faturanın ilgili tarafa veya temsilcisine teslimi gereklidir.
TTK’nın 21. maddesine göre faturanın tebliğinden itibaren 8 gün içerisinde faturaya itiraz olunmaması durumunda içeriği kabul edilmiş sayılmaktadır. 8 günlük yasal sürede faturaya itiraz edilmesi durumunda eğer taraflar arasında bir sözleşme varsa faturanın geçerliliği konusunda bu sözleşmenin geçerli olup olmadığına bakmak gerekir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kararı[8]; “… Fatura davalı yüklenici şirkete tebliğ edilerek yevmiye defterine kayıt edilmiş ise de TTK’nun 21 maddesi hükmünce 8 gün içinde itiraz edilmemiş olması sebebiyle fatura içeriğinin kesinleştiğinin kabulü gerekmekte ise de davalının itirazı üzerine davacı vekili dilekçelerinde bu faturanın şantiyede kullanılan ve kendilerinin istediği malzeme bedeline ilişkin olduğunu ifade ettiğinden fatura içeriğinin kesinleştiğinden söz etmek mümkün değildir. Davalı yanca malzeme verilmediği ileri sürüldüğüne göre, davacı değiştirdiği sebebe göre faturada yazılı miktarda malzemeleri davacı yüklenici Ö… A.Ş.’ye teslim ettiğini yasal delillerle kanıtlamak zorundadır. Mahkemece davacıya 16.03.2010 tarihli duruşmada bu konuda delillerini bildirmek üzere süre verilmiş ise de teslimi kanıtlayacak herhangi bir delil ibraz edilmemiştir.” şeklindedir.
Faturaya dayanılarak başlatılan icra takibine itiraz edilmesi durumunda açılan itirazın iptali davasında itiraza konu alacağın likit olduğu kabul edilerek, alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.[9] İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesi uyarınca itirazın iptali davası; başlatılan icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile itiraz üzerine duran takibin devamının sağlanmasının amaçladığı bir eda davasıdır. İtirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıllık sürede açılan bu davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde talep üzerine borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.[10]
Faturaya dayanılarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasının husumet nedeni ile reddedilmemesinin tek nedeni faturanın ticari defterlere kaydedilmesi olarak görülüyor ise, bu halde davacı tarafın fatura içeriğinde açıklanan hizmeti müvekkil firmaya yaptığını ve teslimatın yapıldığını kanıtlaması gerekmektedir.[11]
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2000/129-718 sayılı kararında; “… Eser sözleşmesinde iş bedeli karşılığını düzenleyen faturaya itiraz edilmemiş olması İŞİN YAPILMASI yönünden kesin karine değildir…” denilmek sureti ile davacı tarafın işin yapıldığının kanıtlaması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Faturaya itiraz süresi 8 gündür. İtiraz süresinin başlangıç tarihi faturanın düzenlendiği kişi tarafından teslim alındığı tarihtir.
Faturada muteber bir borç ilişkisi yoksa bu faturaya itiraz edilmemiş olmasının önemi yoktur. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre; “…Faturaya itiraz süresinden söz edebilmek için her şeyden önce taraflar arasında akdi ilişkinin ispatı gerekir…” Ayrıca TTK 21.maddeye göre faturanın içeriğinde bulunan asgari bilgi kayıtlar içermesi yanında bu fatura muhatap tarafından teslim alınmış olmalıdır.
Tarafların ticari defterlerinde fatura kaydının bulunması durumunda faturayı düzenleyen taraf alacaklı görülse de bu durum faturada yer alan mal veya hizmetin sağlandığını göstermez. Faturayı düzenleyen kişinin faturada yer alan mal veya hizmeti sağlamış olduğunu kanıtlaması gerekir.
Süresi içerisinde faturaya itiraz edilmiş ise muhatabın kendi adına düzenlenen faturanın içeriğindeki hususları kabul etmediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda TMK 6.maddesi doğrultusunda ispat külfeti faturayı düzenleyen taraftadır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin kararı;[12] Faturaya itiraz eden davalı aleyhine söz konusu faturanın delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir ancak faturanın, itiraz edilip edilmediğine bakılmaksızın faturayı düzenleyen kimse aleyhine delil olabilmesi mümkündür.
İtiraza uğramamış olan fatura karine olarak muhatap tarafından içeriğinin kabul anlamını taşımaktadır. Buna karşın fatura içeriğinin aksinin ispat edilebilmesi mümkündür. Nitekim ticari defter kayıtlarının delil olarak kabul edilebilmesi için defter kayıtlarının dayanağı olan faturaların da incelenmesi gerekir.[13]
Faturayı alan muhatap 8 gün içerisinde itiraz etmemesi halinde faturayı kabul etmiş sayılır. Bu faturayı ticari defterlerine kaydetmemesinin bir önemi yoktur.
HMK m.222 ye göre; mahkeme ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya tarafların birinin talebi ile başvurabilmektedir. Ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için tam, eksiksiz ve usulüne uygun tutulmuş olması gerekmektedir. Ticari defterler sahibi aleyhine veya lehine delil olabilir.
Faturayı düzenleyen kişinin faturayı kendi ticari defterlerine kaydetmesi tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda faturaya ilişkin mal veya hizmeti muhataba sağladığını kanıtlaması gerekir.[14]
TTK 23/2 maddesi gereğince gönderilen faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmemiş ise faturanın içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin 2.fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş ya da iş görmüş bir tacir olması gerekir. Bunun doğal sonucu olarak da esnafın gönderdiği faturaya itiraz olunmaması faturanın içeriğini kabul etme sonucunu doğurmaz.[15]
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kararında; “Salt fatura düzenlenmesi davacıya alacak hakkı doğurmaz. Davacının fatura konusu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun deliller ile kanıtlanması gerekir.”[16] Şeklinde belirtmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk dairesi de kararında; “…TTK 23.maddeye göre Ticari işletme mal satmış, imal etmiş, iş görmüş yahut menfaat temin etmiş olan tacirden fatura isteyebilir. Satım akdine dayandığında bu ilişkinin ve bedeli isteyebilmesi karşılığına olan teslimin vuku bulduğunu onun ispat etmesi gerekmesine ve salt fatura tebliğinin bir alacak hakkı doğurmayacağına göre…”.[17] şeklinde kararında belirtmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi kararında; “Faturayı teslim alan muhatabın faturaya 8 gün içerinde itiraz etmemesi durumunda faturanın içeriğini ve doğal olarak da sözleşmeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. Ancak faturaya itiraz edilmez ise yapılan dava konusu bu işte, eksik ve kusurlu bir husus olduğu ileri sürüldüğü takdirde mahkemece keşfe gidilerek uzman bilirkişi aracılığı ile bu iddianın araştırılması ve sonucuna göre hükmün kurulması gerekir. Bu husus gözden uzak tutularak fatura kapsamının kesinleşmiş olduğu noktasında hareketle davanın kısmen kabulü yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”[18] şeklinde belirtmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre fatura itiraza uğramamış olsa bile malın teslim edilip edilmediği de ayrıca ispat edilmesi gerekir.[19] Taraflar arasında alım satım sözleşmesinin kurulduğunun kabulü ve satılan malın teslim edildiğinin kanıtlanmasını davacıya yükletilmesi doğrudur ancak sözleşmenin varlığı kabul edildikten sonra teslim keyfiyeti her türlü delil ile ispatlanabilir.[20]
[1] Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 1993/75304 esas ve 1994/2201 sayılı kararı
[2] Oğuz Kürşat Ünal, Fatura ve İspat Kuvveti s. 102
[3] Yargıtay İçtihadı Birleştirme HGK’nun 2001/1 esas ve 2003/1 sayılı kararında
[4] Yargıtay İçtihati birleştirme HGK 2001/1 E,2003/1 K.,Yargıtay 15.HD.1998/928 E. Ve 1998/1319 K.
[5] Yargıtay 19.HD. 2010/9165 E.,2011/4317 sayılı karar
[6] Yargıtay 19.HD.2010/9676 E.,2011/4892 K.
[7] Yargıtay 11.HD. 2009/3459 E.,2011/2185 K.
[8] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/5006 E. 2012/520 K. Sayılı ve 02.02.2012 tarihli
[9] Yargıtay HGK 23.01.2013 gün ve 2012/19-599 E.,2013/145 K.
[10] Prof.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku
[11] Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2010/9165 esas ve 2011/4317 sayılı kararı
[12] Yargıtay 13.HD.1984/3755 E.,1984/4382 K.
[13] Yargıtay 11.HD. 1995/4970 E.,1975/892 K.
[14] Yargıtay 19.HD.2010/14045 E.,2011/8239 K.
[15] Yargıtay İçtihadi Birleştirme HGK kararı 2001/1 E.,2001/1 K.
[16] Yargıtay 19 HD.2010/13884 E.,2011/8100 K.
[17] Yargıtay 11.HD.1978/1788 E.,1978/1687 K.
[18] Yargıtay 15.HD.1995/626 E.,1995/1787 K.
[19] Yargıtay HGK 1978/11-1147 E.,1980/1418 K. Yargıtay HGK 1979/11-1317 E.,1979/285 K.
[20] Yargıtay 11.HD.1991/3824 E.,1991/3820 K.